Zirveye Tırmanarak Üretilen Hazineler: 3 Bin Rakımda Emek Verenler

Ovacık ve Pülümür'de Hayvancılığın Can Damarı: Dağlar ve Meralar
Sarp dağlarla kuşatılmış olan bu kent, sahip olduğu meralar ve su kaynakları ile hayvancılığın sürdürülebilirliğine büyük katkı sağlıyor.
Her yıl mayıs ayında zorlu yolları aşarak Ovacık ve Pülümür ilçelerindeki 3 bin rakımlı dağlara tırmanan göçer aileler, bu zorlu yolculuğun ardından yaylalarında yaşamaya başlıyor. Yayla yollarında ihtiyaç maddelerini at ve eşeklerle taşıyan bu aileler, yaz boyunca belirledikleri bölgelere kurdukları çadırlarda kalarak gece gündüz küçükbaş hayvanlarıyla ilgileniyor.
Çobanların yardımıyla iş yüklerini hafifleten göçerler, her gün meradan yayla alanına getirdikleri yüzlerce koyunu sağmak için saatler racip çaba harcıyor.
Koyunlarını "beri" olarak adlandırdıkları bölgede sağan göçerler, elde ettikleri sütleri doğal yöntemlerle işleyerek salamura ve tulum peynirine dönüştürüyor.
Sürülerin Korunmasında Kangal Köpekleri Etkili
Ürettikleri süt ürünlerini satarak yaşamlarını sürdüren göçerler, sürülerini bozayı, kurt ve çakallardan korumak için Kangal köpekleriyle nöbet tutuyor. Zorlu yaşam koşullarına göğüs geren bu aileler, sonbaharda hava koşullarının değişmesiyle birlikte köylerindeki kışlaklarına dönüş yapıyor.
Göçerlerden Hıdır Çakmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, atalarından devraldığı mesleği ailesinin desteğiyle sürdürdüğünü belirtti. Yılın her döneminde hayvanlarla ilgilenmenin zorunlu olduğunu ifade eden Çakmaz, "Sabah uyanır uyanmaz koyunları yayladaki ağıllardan çıkarıp meraya götürüyoruz. Arazide koyunları otlattıktan sonra öğleden sonra ve akşam olmak üzere günde iki kez yayla yerine getiriyoruz. Yaylada en çok zorlandığımız nokta koyunların sağımı. Her koyunu tek tek sağmak zorundayız. Sağım işlemi tamamlandıktan sonra, sütümüzü mayalayıp peynir haline getiriyoruz." dedi. Çakmaz, ürettikleri peyniri perakende veya toplu şekilde satışa sunduklarını da sözlerine ekledi. At ve eşeklerin yayladaki önemine dikkat çeken Çakmaz, "Yaylacılığın güzel yanlarının yanı sıra zorlayıcı yanları da var. Özellikle uzun süre devam eden sağanak veya rüzgarlı havalar, işimizi zorlaştırıyor. Bu sezon bazı su kaynaklarının donduğunu bile gördük," ifadelerinde bulundu.
Suriyeli Heni Elhadi, 11 yıldır Tunceli'de çobanlık yaptığını ve bu işten ekonomik kazanç sağladığını belirtti. Çobanlığın zorluğuna dikkat çeken Elhadi, "Otlaklar daraldığında koyunları daha yüksek ve ıssız yerlere sürmek zorundayım. Kepır Yaylası'ndaki Bellehesen bölgesinde bir kayanın üzerine çıkarak çevreyi izliyordum, o sırada bir bozayıyla karşılaştım. Sessiz kalıp onun uzaklaşmasını sağladım. Ayı bana saldırmış olsaydı, başım belaya girebilirdi. Koyunların güvende olmasını sağlamak için sabaha kadar bekliyoruz ve çok az uyuyoruz," dedi.
Ovacık'ın Havuzlu köyünde yaşayan İbrahim Köse, bahar aylarında hayvanlarını Munzur Dağları'na çıkardığını anlatırken, bu mesleği severek yaptığını ve çocukluk anılarına duyduğu özlemi dile getirdi. "Munzurlar benim için özel bir yer. Buranın havası ve merası harika. Ovacık'taki her yaylanın kendine özgü özellikleri var. Özellikle Kepır Yaylası'nda koyunlarımızı otlattığımız zaman süt verimimiz artıyor," diyen Köse, yaz aylarını sürekli yaylada geçirip hayvanlarından daha fazla verim almaya çalıştıklarını söyledi. Yaylada kadınların pek çok iş üstlendiğini dile getiren Aynur San, "Hayvanlar yaylaya geldiğinde sağımını yapıyoruz, ardından sütü süzüp mayalayıp peynir haline getiriyoruz. Peynir torbalara doldurulup kelle şekline getiriliyor, daha sonra bidonlara basılarak Ovacık merkezde satışa sunuluyor," şeklinde konuştu.