Yeni Bir Umut: Ölümcül Tümörlere Karşı Çözüm Bulundu mu?

GLİOBLASTOMA ÜZERİNE YENİ BULGULAR
Fareler üzerinde gerçekleştirilen araştırmalarda, glioblastomanın en hızlı biçimde beynin ak madde alanlarına yayıldığı gözlemlendi. Bu bölgeler, "akson" adı verilen sinir hücreleri arasındaki bağlantılarla doludur. Kanser ilerledikçe bu bağlar zarar görüyor ve "Wallerian dejenerasyonu" olarak bilinen bir temizlik sürecini tetikliyor.
Bununla birlikte, bu sürecin beyin koruyuculuğundan çok iltihaplanmayı artırdığı ve tümörün daha hızlı yayılımına olanak tanıdığı ifade edildi. Araştırmacılar, hasar görmüş aksonların temizlenmesinde görev alan proteinin hedef alınarak bu doğal onarım sürecinin tümör tarafından kötüye kullanılmasının engellenebileceğini düşünüyor.
Beyin cerrahı Ciaran Hill, “Bulgularımız, hastalığın erken aşamalarında müdahale edilebilecek bir fırsat sunuyor. Beynin yaralanmalara verdiği tepkiye müdahale ederek tümörlerin daha iyi kontrol altına alınmasını ve daha az agresif hale gelmesini sağlayabiliriz” dedi.
UMUT VEREN SONUÇLAR
Bu çalışma çerçevesinde, insanlardaki glioblastoma ile benzerlik taşıyan ancak genetik olarak modifiye edilen fareler üzerinde incelemeler yapıldı. "SARM1" adı verilen ve beynin yaralanmalara verdiği tepkileri yönlendiren gen devre dışı bırakıldığında, farelerde daha az saldırgan tümörler gelişti, hayatta kalma süreleri uzadı ve beyin işlevleri büyük ölçüde korundu.
Diğer yandan, doğal süreçle hasar görmüş hücreleri temizleyen farelerde tümörlerin daha hızlı ilerlediği belirtildi.
Halihazırda motor nöron hastalığı gibi hastalıklar için klinik deneme aşamasında olan SARM1'i hedef alan ilaçların, glioblastoma tedavisinde de faydalı olabileceği değerlendiriliyor.
Prof. Simona Parrinello, “Bu çalışma, glioblastomanın ilerlemesini yavaşlatmanın veya tamamen engellemenin yeni bir yolunu gösteriyor. Bu, mevcut tedavilerin genellikle etkisiz kaldığı ve çoğu hastanın teşhis anında hastalığın aşırı ilerlemiş olduğu gerçeği düşünüldüğünde son derecede önemlidir" dedi.
Parrinello, tümör büyümesiyle uyarılan beyin hasarının durdurulmasının hem kanserin ilerleyişini yavaşlatabileceğini hem de hastalığa bağlı engelleri azaltabileceğini vurguladı.
Araştırıcılar, SARM1’i hedef alan ilaçların glioblastoma üzerindeki potansiyelini incelemeye devam ediyor. Ancak, bu ilaçların insanlarda kullanılabilmesi için laboratuvar ortamında daha fazla test yapılmasının gerektiği vurgulandı.
MEVCUT TEDAVİ YETERSİZ KALIYOR
Her yıl İngiltere'de yaklaşık 3 bin, ABD'de ise 12 bin insanı etkileyen glioblastoma, hala büyük ölçüde cerrahi müdahale, ardından kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi edilmektedir. Bu tedavi yöntemi son yirmi yılda pek fazla değişiklik göstermedi.
Hastalar, öncelikle tümörün mümkün olduğunca tamamının çıkarılabilmesi için ameliyat geçiriyor. Daha sonra altı hafta süresince her gün radyoterapi ve kemoterapi alıyorlar. İzleyen süreçte tedavi dozları azaltılmaktadır.
Ancak tümör, yalnızca yedi hafta içinde iki katına çıkabilmektedir. Beyin Tümörü Vakfı verilerine göre, glioblastoma hastalarının ortalama yaşam süresi 12 ile 18 ay arasında değişmektedir. Beş yıl hayatta kalma oranı ise yalnızca yüzde 5'tir.