Wilders'tan Cesur Adım: Hollanda'da "İkinci Almanya Krizi" mi Kapıda?

Hollanda'da Hükümetin Düşmesi ve Erken Seçim Kararı
Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (PVV) lideri Geert Wilders’in göç politikaları üzerindeki anlaşmazlıkları gerekçe göstererek koalisyondan ayrılması sonucunda ülkede hükümet düşmüş ve 29 Ekim'de erken seçim yapılmasına karar verilmiştir.
Bloomberg’in analizlerine göre, Wilders’in daha güçlü bir siyasi figür olma arayışında olduğu ve bu adımının ters tepebileceği yönünde işaretler ortaya çıkmıştır.
Almanya’da da döneminin Başbakanı Olaf Scholz’un maliye bakanı ve Hür Demokrat Parti (FDP) lideri Christian Lindner’i görevden almasının ardından FDP, bakanlarını koalisyondan çekmiş, bu durum hükümetin düşmesine ve 23 Şubat 2025’te erken seçimlerin yapılmasına yol açmıştır. Ancak FDP, bu seçimlerde yüzde 5’lik seçim barajını aşamayarak meclis dışında kalmış ve hükümetten çekilme planını önceden yaptığı ortaya çıkan Lindner, siyaseti bırakmıştır. Hollanda’da yaşananlar, Almanya’da 2024 yılının sonunda meydana gelen siyasi gelişmeleri akıllara getirmiştir.
TARİH TEKERRÜR EDECEK Mİ?
Bloomberg’in haberine göre, Wilders’in 29 Ekim’deki seçime kadar kampanya yürütmek için yeterli zamanı vardır. Aşırı sağcı siyasetçi, özellikle göç konusuna odaklanmıştır.
Diğer yandan, ABD’deki Başkan Donald Trump yönetiminin Hollanda’daki seçim üzerinde etkisinin olabileceği düşünülmektedir.
Groningen Üniversitesi’nden Doç. Dr. Stefan Couperus, “Jeopolitik bağlam ve Trump’ın etkisi düşünüldüğünde, bu durum seçmenlerde öngörülemez milliyetçi liderlere karşı bir bıkkınlık oluşturabilir” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur.
Aslında, PVV benzer bir durumu daha önce de yaşamıştır. 2012 yılında ilk Mark Rutte hükümetinin kemer sıkma önlemlerini desteklemeyi reddeden partinin, sonraki seçimde milletvekili sayısı azalmıştır. Bloomberg’e göre, aynı durumun bir kez daha yaşanma olasılığı bulunmaktadır. Başbakan Dick Schoof’un yönetimi fazla etkili olmasa da, Wilders şu an en büyük iktidar partisine liderlik etmekteydi. Dolayısıyla, pek çok şeyi başaramamış olmasının getirdiği başarısızlıkla ilgili suçlamalarla başa çıkmakta zorlanabilir.
“KONU SORUMLULUK ALMAK OLDUĞUNDA ORTADA YOK”
Ülkedeki siyasi durumu değerlendiren Yeşil Sol-İşçi İttifakı lideri Frans Timmermans, bu hafta mecliste yaptığı konuşmada, “Kavga, anlaşmazlık ve durgunluk, bu kabinenin ülkeye sunduğu şey. Sorumluluk almak ve zor kararlar vermek gerektiğinde Wilders orada yok” ifadelerini kullanmıştır.
PVV seçmenlerinin hükümetten duyduğu hayal kırıklığı, kamuoyu yoklamalarına da yansımıştır. “EenVandaag” isimli haber kanalı için 16 binden fazla kişinin katıldığı anketlerde, hükümetin performansını onaylayan parti seçmenlerinin oranının yarıdan fazla azalarak yüzde 13’e gerilediği görülmüştür.
Bloomberg’in yorumuna göre, bu durum, söz konusu seçmenlerin başka bir partiye geçiş yapabileceği ya da “kayıtsızlığa yönelme” anlamına gelmektedir.
Wilders ise geçtiğimiz ay yaptığı bir sosyal medya paylaşımında, “Bir dahaki sefere başbakan ben olacağım” ifadesini kullanmıştır.
KOALİSYON OLANAKLARI DARALIYOR
İktidar olma durumunda yaklaşımlar ve tarafların hızla değişebileceği bilinse de, Wilders’in koalisyon hükümetinden çekilme kararı sonrası erken seçim sonrası için koalisyon kurabileceği potansiyel ortakların sayısı da daralmaktadır.
Anketlerde oylarını en fazla artıran Hristiyan Demokratik Çağrı partisi lideri Henri Bontenbal, Wilders ile işbirliğine kapıları kapatmış gibi görünmektedir. Bontenbal konuyla ilgili açıklamasında, “Wilders’in partisi demokrasiyi önemsemiyor” şeklinde konuşmuştur. Merkez sağ NSC partisi de, Wilders ile olası bir koalisyona şu aşamada “Hayır” demektedir.
Demokratlar 66 partisinin lideri Rob Jetten, mecliste yaptığı konuşmada Wilders’in “çok korkak bir lider” olduğunu ifade ederken, Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi lideri Dilan Yeşilgöz-Zegerius, Wilders ile işbirliğine kapıyı aralık bırakarak “karar vermesi gerekiyor” demiştir.
ALMANYA’DA NE OLMUŞTU?
Almanya'da "trafik ışığı" koalisyonunu oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve liberal FDP arasında özellikle ekonomi politikaları konusunda sorunlar yaşanmıştır.
Dönemin maliye bakanı Christian Lindner ile ekonomi ve iklim koruma bakanı Robert Habeck, ekonominin canlandırılması amacıyla farklı ve bağımsız öneriler sunmuş, bu da koalisyon içinde derin bir ayrışmaya neden olmuştur.
Yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle, koalisyon ortağı FDP'nin lideri Lindner erken seçim önerirken, bunu reddeden Başbakan Scholz, Lindner’i bakanlıktan almıştır. Bunun üzerine Lindner, FDP’li tüm bakanları hükümetten çekme kararı almıştır. Tek istisna ise FDP’li ulaştırma bakanı Volker Wissing olmuştur.
Almanya basınına yansıyan haberlere göre, FDP’nin birkaç ay önce, Normandiya Çıkarması’na atıfta bulunarak 'D-Day' başlıklı koalisyondan ayrılma senaryosu hazırladığı ortaya çıkmıştır.
FDP, 23 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirilen erken seçimde yüzde 5’lik seçim barajını geçememiş, lideri Lindner de partinin seçim hezimetinin ardından partisini ve siyaseti bırakma kararı almıştır.