Türkiye-AB İlişkilerinde Tarihi Bir Dönem Başlıyor mu?

Türkiye-AB İlişkilerinde Yeni Bir Dönem Başlıyor
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri uzun bir süredir duraklama aşamasında. Katılım müzakerelerinde bir türlü ilerleme kaydedilemezken, gümrük birliğinin güncellenmesi ve vize serbestisi konularında da her iki taraf arasında uyum sağlanamadı.
2019-2020 döneminde yaşanan Suriye ve Doğu Akdeniz krizleri, ilişkileri olumsuz yönde etkiledi. Bu süre zarfında dünya ve bölgedeki pek çok şey değişti; ancak bu değişiklikler Türkiye-AB ilişkilerine yeterince yansımadı.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile güvenlik ve jeopolitik dengelerin değişmesi, NATO’nun da etkileyebilecek gerilimler doğurmasına rağmen Türkiye ve AB arasında istenen düzeyde bir anlayış birliği sağlanamadı.
Bunun başlıca sebeplerinden biri, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye ile olan ikili meselelerini AB gündemine taşımaları ve Türkiye-AB ilişkilerinin birçok yönünü veto etmeleridir.
AB içinde bazı önemli ülkeler bu durumdan rahatsız olsa da, birlik içindeki dayanışma ilkesi ve oybirliği kuralı nedeniyle süreçte değişiklik yapma konusunda adım atılamıyor.
Öte yandan, son dönemdeki gelişmeler ışığında Ankara ile AB başkentleri arasında özellikle savunma ve güvenlik gibi stratejik alanlara odaklanmış bir diyalog kurulması, taraflar arasında yeni bir siyasi anlayışın inşa edilebileceği düşüncelerini beraberinde getiriyor.
HAKAN FİDAN AB TOPLANTISINA KATILIYOR
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 19-20 Ekim tarihleri arasında Lüksemburg’da gerçekleştirilen AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısına davet edilmesi, son dönemde artan temasların devamı açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Fidan, dün akşam AB’nin güvenlik ve dış politikadan sorumlu komiseri Kaja Kallas ile gerçekleştirdiği görüşmede, Türkiye-AB ilişkilerinin temellerinin ele alındığını bildirdi. Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından alınan bilgilere göre, Fidan bu temaslarda Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir stratejik vizyon kazandırılması gerekliliğini vurguladı.
Bu vizyon gereğince ilişkilerin daha kurumsal ve sürdürülebilir bir hale dönüştürülmesi, Ankara’nın temel beklentileri arasında. İlişkilerin, Yunan-Rum ikilisinin siyasi hesaplarına bağlı kalmaması da dile getirilen unsurlardan biri.
Bu durumun, son dönemde güvenlik ve savunma konularına yansıdığı da Brüksel’de çözülmesi gereken bir sorun olarak görülüyor. En somut adım ise, Türkiye’nin Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu savunma sanayi ürünlerinin üretimi için geliştirdiği 150 milyar Euro bütçeli Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) programına katılımı.
Yunanistan’ın katılımına karşı çıkmasına rağmen Türkiye’nin katılmasını isteyenler arasında AB Komisyonu ve özellikle Berlin’deki birçok AB başkenti yer alıyor.
Türkiye’nin insansız hava araçları (drone) konusundaki teknolojik gelişimi ve güçlü üretim kapasitesi, 2027 yılına kadar tüm Avrupa hava sahasını koruma hedefi taşıyan “drone duvarı” projesi açısından AB için de büyük önem taşıyor.
ALMANYA ÖNEMLİ ROL ÜSTLENİYOR
Rusya’nın Avrupa’ya yönelik tehditlerinin artmasına karşı büyük adımlar atılması gerektiğine inanan ülkelerin başında Almanya gelmektedir.
Bu bağlamda, Almanya daha önce silah ambargosu uyguladığı Türkiye’ye Eurofighter Typhoon savaş uçakları gibi askeri teçhizatların satışına yeşil ışık verdi.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann David Wadephul’ün geçen Cuma Ankara ziyareti sırasında bu konular detaylı bir biçimde ele alındı.
Wadephul, NTV’ye verdiği demeçte, Eurofighter'ların tedarikinin NATO güvenliğine katkısını vurgulayarak, nihai anlaşmanın yıl sonundan önce imzalanabileceği bilgisini aktardı.
SAFE programına katılım hakkında çok fazla ayrıntı vermeyen Alman Bakan, Berlin’in Türkiye’nin bu süreçteki rolü konusundaki duyarlılığını ifade etmeyi ihmal etmedi. Ayrıca, Bakan’ın yakında ziyaret edeceği Atina’da bu konuyu ele alacağı da biliniyor.
Ankara’daki diplomatik kaynaklar, SAFE başvurularının sona ereceği 30 Kasım’a kadar yeterli zaman bulunduğunu, sorunun çözülmesi için diplomasinin devreye sokulacağını belirtiyor. Ancak Türk hükümetinin atması gereken adımlar konusunda uyarılarda bulunan kaynaklar, AB ürünlerinin Türkiye üzerinden Rusya’ya yeniden ihraç edilmesini engellemenin önemine dikkat çekiyor.
Türkiye, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırım kararlarına uymasa da, bu yaptırımların kendi topraklarında delinir hale gelmesine de izin vermiyor. Brüksel, bu konuda Ankara ile iyi bir iş birliği içinde olduğunu gizlemiyor.
ALMAN BAŞBAKANI’nın ÖNEMLİ ZİYARETİ
Bu gelişmeler ışığında Almanya Başbakanı Friedrich Werz’in çok yakın bir tarihte Türkiye’ye ziyarette bulunması, kritik bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Bu ziyaretin sadece Türkiye-Almanya ilişkileri açısından değil, aynı zamanda AB süreci açısından da büyük öneme sahip olduğu diplomatik kaynaklarca ifade ediliyor.
Rusya’nın Avrupa için giderek daha büyük bir tehdit unsuru haline gelmesi, önemli ekonomik maliyetler de doğurması dolayısıyla, Almanya başta olmak üzere kıtanın önde gelen ülkelerinin Türkiye’yi daha fazla yanlarına çekme çabaları dikkat çekiyor.
Kaynaklar, bu yaklaşımın somut bir politikaya dönüşmesi ve özellikle Ankara’nın AB’den uzun süredir beklediği adımların atılması hususunda irade gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Alman Başbakanı’nın Türkiye ziyareti, bu beklentiler ve ilişkilerin yeni bir perspektifle ele alınması açısından büyük önem taşımaktadır.