Damla Cesur

Sıkılmak: Ruh Halinin Gizemli Yüzü ve İçsel Işığın Keşfi

Sıkılmak: Ruh Halinin Gizemli Yüzü ve İçsel Işığın Keşfi

Sıkılmanın İşlevselliği Üzerine Düşünceler

‘’Sıkılmak mı? Sıkılmaya vaktim mi var?’’ diye düşünebilirsiniz. Ya da belki ‘’Sıkılmamak için oyalıyorum kendimi.’’, ‘’Canım sıkılmasın diye çaba sarf ediyorum.’’ diyebilirsiniz. Günümüz dünyasında bu iki zıt noktada gidip geliyoruz. Medya, toplum ve iş dünyası, bu konuda net bir mesaj veriyor: Hızlı olmak ve aynı zamanda faydalı olmak hayati önem taşıyor. Ancak unuttuğumuz bir gerçek var: Bizler makine değiliz. Deneyimlerimizi ve öğrendiklerimizi sindirmek ve işlemeye zaman ayırmak zorundayız. Peki, bu nasıl mümkün olacak? Sıkılmak gerçekten değerli bir deneyim mi? Klinik Psikolog ve Psikoterapist Dr. Yasemin Meriç Kazdal, ntv.com.tr okurları için özel bir makale kaleme aldı.

Şimdi, yapacak bir şeyiniz olmadığı ve öylece durduğunuz bir anı düşünün. Sadece bekliyorsunuz, zihninizde bir yapılacaklar listesi yok; no gelen telefon bildirimleri… Sadece siz varsınız. Alışkın olmadığınız bir durum bu. Kendi içsel sesinizle baş başa kaldığınız anlar... Bu noktadan uzaklaşmak ya da kaçmak isteyebilirsiniz. Gelen düşünceler ve duygular içsel bir baskı yaratıyor olabilir. ‘’Ne yapmalıyım?’’ düşüncesi aklınızı kurcalıyor ve bir çıkmazın içine girebilirsiniz. İşte bu tür anlarda içsel sesiniz, gerçekten ne yapmak istediğinizi gösteren bir pusula işlevi görebilir.

Böyle durumlarda zihinsel gürültülerimiz azalır; duygularımıza ve kalbimize daha yakınlaşırız. Geçmiş ve gelecek arasındaki sorgulayıcı alana adım atarız. Korkutucu olan da tam bu noktadır. Düzenimizi kaybetmiş pek çok şey yüzeyde belirgin hale gelebilir. Çaba gösterip, değiştirip dönüştürmemiz ya da veda etmemiz gereken unsurlar ortaya çıkabilir. Belki de bir geçiş döneminin içindeyiz. Bu dönemi yok sayıp bulunduğumuz noktada kalabiliriz ya da içsel sesimizi dinlemeye, kabullenmeye gönüllü olarak yüzleşmemiz gereken konuları gün yüzüne çıkarabiliriz ve harekete geçebiliriz. Burada tercih tamamen bireye aittir. Herkesin süreci kendine özgüdür. Ancak, eğer ikinci seçeneği tercih ediyorsanız, geçiş döneminde olduğunuzu kabul etmeli ve yeni yollar ararken kendinize şefkat göstermeyi unutmamalısınız.

Geçiş Dönemlerini Daha Kolay Atlatmak İçin Neler Yapabilirsiniz?
Sıkıntınızın size neler anlatmaya çalıştığını anlamak için kendinize zaman tanıyabilirsiniz.
Duygu ve düşüncelerinizi yargılamadan yazabilir, (Bu yazılar üzerinden hayatınızda neleri değiştirmek, dönüştürmek veya bırakmak istiyorsunuz? Hayatınıza neler katmak istiyorsunuz?)
Sıkıntınızı somutlaştırabilirsiniz. (Örneğin: ‘’Sıkıntım gri, sert bir kaya gibi. Bu kayayla ne yapabilirim?’’)
Gözlem yaparak, günlük farkındalık yürüyüşleri gerçekleştirebilirsiniz.

Çok bunaldığınız anlarda güvendiğiniz bir nesne edinerek ona bağlanabilir, sürecinizi yeniden hatırlamanıza yardımcı olabilirsiniz. (Örnek: takı, sembol, kalem…)
İyi hissettiren şeylere zaman ayırmak için çaba gösterebilirsiniz.

Bu dönemler, dış dünyada her şeyin aynı göründüğü; fakat içsel olarak yaratıcılığımızın arttığı, yeni yolların keşfedildiği ve zamanla iç dengemize ulaştığımız süreçlerdir. Zihin olarak zorlayıcı olabilir. ‘’Hiçbir şey olmuyor.’’, ‘’Öylece bekliyorum.’’ gibi düşünebilirsiniz. Fakat bu dönemi kabul edip, rahat geçirme yolunda adımlar attığınızda, yeni yolların açıldığını görebilirsiniz. Bu süreçte yalnız başınıza zorlandığınızı hissediyorsanız, bir uzman yardımıyla iç sesinize kulak vermek ve yolunuza ışık tutmak etkili olabilir.