Yasemin Döngü

Prof. Afyoncu'dan dikkat çeken açıklama: İsrail, bu tarihi yazıtı neden talep ediyor?

Prof. Afyoncu'dan dikkat çeken açıklama: İsrail, bu tarihi yazıtı neden talep ediyor?

İsrail'in Siloam Yazıtı Talebi Yeniden Gündemde

İsrail, "modern Yahudi devletinin" kanıtı olarak kabul ettiği tarihi eserler arasında yer alan Siloam Yazıtı'nı geri almak için uzun süredir çaba sarf ediyor. Bu eser, Türkiye'deki Hizkiya Tüneli'nde 2010 yılında kopyası yapılarak yerleştirildi.

Tarihi eser, Türkiye'de bir kültürel miras olarak korunmasına rağmen, İsrail tarafından "Yahudilerin Kudüs'teki tarihi, kültürel ve dini köklerinin binlerce yıl öncesine dayandığını kanıtlayan bir belge" olarak sunuluyor. Bu nedenle, söz konusu yazıt, İsrail'in "modern Yahudi devletinin tarihsel meşruiyetini" destekleyen önemli bir unsurdur.

İsrail'in Yazıt İçin Yıllardır Süregelen Talepleri

İsrail, yazıtı geri almak için Türkiye'ye gelen her devlet yetkilisinden bu talepte bulundu. Benjamin Netanyahu, 1998 yılında dönemin Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz’dan yazıtı iade etmesini istemiş, bunun karşılığında Türkiye'ye "İsrail'in müzelerine gitmesine ve Osmanlı dönemine ait tüm buluntuları seçmesine" yönelik bir teklif sunmuştu ancak bu öneri geri çevrildi.

Netanyahu'nun bu isteğinin zamanla devam ettiği biliniyor ve talep güncel olarak tekrar gündeme geldi. 2007 yılında Kudüs Belediye Başkanı Uri Lupolianski, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Namık Tan'dan "iyi niyet göstergesi" olarak yazıtın Kudüs’e iadesini talep etti, fakat bu talep de kabul edilmedi.

Ekim 2017’de bir habere göre, İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, yazıt karşılığında Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ne iki fil verilmesini içeren yeni bir öneride bulundu. 2022 yılında ise İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Ankara ziyareti sırasında Türkiye'nin yazıtı Kudüs’e iade etmeyi kabul ettiği öne sürüldü, ancak bu da kesin olarak reddedildi.

Profesör Afyoncu, Yazıtı Anlatıyor

Türkiye, Siloam Yazıtı konusunda gelen talepleri yıllardır reddediyor, bu talep ise meşru olarak değerlendirilmiyor. Millî Savunma Üniversitesi Rektörü ve Tarih Profesörü Erhan Afyoncu, yazıtın Türkiye’de bulunan Yahudi tarihiyle ilgili önemli bir belge olduğunu belirtti ve yazıtın 1880 yılında Kudüs’teki Şiloah Tüneli’nde bulunduğunu aktardı. Yazıtın, Fenike Alfabesi ile yazıldığını ve tünelin duvarında yer aldığını ifade etti.

Afyoncu, yazıtın bulunduğu dönemde İsrail’in var olmadığını da vurguladı. "Şehrin doğusundaki Kidron Vadisi'nde başlayan su, yaklaşık 500 metrelik bir kanalla Şiloah Havuzu’na yönlendirilmiştir. Yazıtın M.Ö. 8. yüzyılda yapılan bu kanalı anlattığı düşünülmektedir. Ancak metinle ilgili farklı görüşler de mevcuttur," dedi.

Afyoncu, yazıtın Türkiye’ye getiriliş hikayesini de şu şekilde anlattı: "Şiloah Yazıtı çıkarılırken kırılmıştır. 1882 yılında İstanbul'a Müze-i Hümayun’a gönderilmiştir ve bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir. Yahudi araştırmacılar, yazıtın Türkiye için bir önem taşımadığını öne sürerek farklı argümanlarla İsrail’e verilmesi gerektiği yönünde kamuoyu oluşturmaya çalıştılar."

Osmanlı Dönemindeki Durum

Wikipedia'da yer alan bilgilere göre, yazıtı 1880 yılında Yahudi Hristiyanlık Yayma Cemiyeti’nin öğrencisi keşfetti. Bu yazıt, Siloam Havuzu’ndan yaklaşık 2 metre içeride tünelin doğu tarafında kayaya oyulmuş halde bulundu. Schick, ilk yayınında yazıtı "Siloam Havuzunda Fenike Yazıtı" olarak tanımladı ve bulunduğu noktayı açıkladı.

Osmanlı hükûmeti, Kudüs'teki durumlardan haberdar olduktan sonra yazıtın peşine düştü. Osmanlı hukukuna göre, imparatorluk sınırları içerisinde bulunan tüm antik eserlerin sahibi devletti. Yapılan çalışmalar neticesinde, 1891 yılında yazıtın hem orijinali hem de sahte bir kopyası İbrahim Hakki Paşa’nın eline geçti. Yazıt, bir süre Kudüs Sarayı'nda sergilendikten sonra İstanbul'a götürüldü.

Yazıtın İçeriği

Yazıt, parçalandığı için kısmen okunmuştur ve o dönemde birçok kopyası yapılmıştır, ancak orijinal eser bugün hâlâ İstanbul’dadır. Yazıtın içeriği ise kısmi bir çeviri ile şu şekildedir:

"Kazısı; kazı nasıl yapıldı; daha.... Kazmalar aynı doğrultuda ve birbirine karşı idiler. Kanalın açılmasına üç endaze kala sesler işitildi. Bu sesler karşılıklı olarak birbirine bağıranların sesi idi. Çünkü orada kuzey ve güneyinden açılan tünel birleşiyordu. Ve o gün kanal açılmış oldu. Tünelin açılması ile her iki taraftaki işçiler ve kazmaları karşılaştılar. Sular kaynaktan bin endaze uzaklıktaki havuza aktı ve işçilerin başları üstündeki kayanın yüksekliği yüz endaze idi."