Kadın Hakları Mücadelesinde Cesur Bir Öncü: İlklere İmza Attı!

Türk Kadınlarının Hakları İçin Mücadele Eden Süreyya Ağaoğlu
Azmi, kararlılığı ve başarılarıyla sınırları aşan Süreyya Ağaoğlu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın dostlarından Ahmet Ağaoğlu'nun kızıdır. İlk Türk kadın avukat olarak tanınsa da, aynı zamanda Atatürk İlke ve İnkılapları ile çocuk ve kadın hakları savunucusudur.
Süreyya Hanımın Atatürk ile Lokanta Anısı
29 Temmuz 1903 tarihinde Azerbaycan'ın Şuşa şehrinde dünyaya gelen küçük Süreyya, akranlarına kıyasla daha şanslıydı. Bunun nedeni, babası aracılığıyla Atatürk ile yakın bir dostluk geliştirmesidir. Çocukluğu ve gençliği, Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşlarının çevresinde geçmiştir.
Süreyya, 1921 yılında Bezm-i Alem Valide Sultanisi’ni, günümüzdeki İstanbul Kız Lisesi’ni tamamlayarak, hayalini kurduğu hukuk bölümünde İstanbul Üniversitesi'nde eğitim almıştır. 1925 yılında mezun olduktan sonra Ankara'ya dönerek Adalet Bakanlığı'nda staja başlamış ve avukatlık ruhsatını alarak Türkiye'nin ilk kadın avukatı olmayı başarmıştır.
Ancak, stajının başlarında Süreyya Ağaoğlu önemli bir olay ile karşılaşır ve bu, devrim niteliğinde değişikliklere yol açar.
Stajın ilk günlerinde, genç kadın ve arkadaşları öğle yemeği için evlerine dönmenin zorluğuyla baş etmektedirler. Ankara'da yemek yenilebilecek tek lokanta İstanbul Lokantasıdır. Ancak o dönemde kadınların lokantada yemek yemesi mümkün değildir. Bu yüzden, sorunu geçici çözümlerle kendi aralarında aşmaya çalışsalar da, bu çabalar sonuçsuz kalır.
Süreyya, sonunda durumu babası, dönemin Basın-Yayın Genel Müdürü Ahmet Ağaoğlu'na aktarır ve öğle yemeğini İstanbul Lokantası'nda yemek için izin talep eder. Baba Ağaoğlu, talebe olumlu yanıt verir ve izin verir.
Süreyya ve arkadaşları öğle yemeğini İstanbul Lokantası'nda yer; ancak konu hızlı bir şekilde yayılarak ciddi bir söylenti halini alır. Durum dönemin başbakanı Rauf Bey'e ulaşır ve Ahmet Ağaoğlu'na durumu anlatır. Baba Ağaoğlu, kızına duyduklarını aktarıp lokantaya gidemeyeceklerini nazik bir dille ifade eder. Yaşanan bu durum, Süreyya'yı derin bir üzüntüye sevk eder.
Bir süre sonra Atatürk ve eşi Latife Hanım, Ahmet Ağaoğlu'nu ziyarete gelir. Sohbet esnasında Süreyya, yaşadığı durumu Mustafa Kemal Atatürk'e anlatır ve destek bekler. Ancak Atatürk'ün yanıtı, Süreyya'nın umduğu gibi olmaz. Atatürk, "Babanın hakkı var." der. Bu yanıt karşısında hayal kırıklığı yaşayan Süreyya, konuyu kapatmaya karar verir.
Fakat, her şeyin sona ereceği sanılırken bir gün Süreyya'nın odasına bir yetkili telaş içinde girer; "Paşa seni yemeği götürecekmiş." der. Aceleyle dışarıya çıkan Süreyya, karşısında milletvekili ve Atatürk'ü bir arabada otururken görür. Mustafa Kemal, "Latife bugün seni öğle yemeğine bekliyor." diyerek bildirir.
Atatürk, Süreyya'yı alarak yola çıkarken, İstanbul Lokantası önünden geçerken Salih Bey'e şunları söyler: "Bugün Süreyya'yı bize götürüyorum ama yarın buraya gelecek, yemeği lokantada yiyecek." şeklinde belirtir.
Latife Hanım, öğle yemeği sırasında Süreyya'nın şaşkınlığını giderecek detayları arada bir kulağına fısıldar. Paşa'nın bu durumdan hoşlanmadığını, ancak babasından da geri adım atmak istemediğini ifade eder. Mustafa Kemal, o akşam eve gelir gelmez bazı milletvekillerini arayarak, ertesi gün eşleriyle birlikte lokantada öğle yemeği yemelerini talep etmiştir.
Süreyya Ağaoğlu, gelişmelerin hemen ardından arkadaşlarıyla lokantaya gittiğinde, orada birkaç milletvekili ve eşlerini görür. Yemek sırasında kimse Süreyya ve arkadaşlarını rahatsız etmez. Böylelikle Süreyya Ağaoğlu, bir olaya öncülük ederek kadınların lokantalarda yemek yeme haklarının önünü açmıştır.