İsrail’in Gözünde Batı Şeria: İlhak Korkusu ve Gelecek Senaryoları

Batı Şeria: Filistin-İsrail Çatışmasının Kilit Noktası
Batı Şeria, Filistin-İsrail çatışmasının temel unsurlarından birini oluşturuyor. Kudüs'ün de içinde bulunduğu bu bölge, 1948 yılına kadar İngiliz mandası altında bulundu. O tarihte Mavera-i Ürdün Emirliği adıyla bilinen Hâşimî Krallığı, yeni kurulan İsrail devleti ile Arap ülkeleri arasındaki savaşta bu bölgeyi ele geçirdi. 1967 Arap-İsrail savaşında ise Batı Şeria, İsrail'in kontrolüne girdi; bu süreçte İsrail, Kudüs ve Batı Şeria'yı işgal etti. 1994 yılına gelindiğinde geçici barış anlaşmaları çerçevesinde Filistin yönetimi kurularak, Filistinlilerin kendi kendilerini yönetme hakkı tanınması planlandı; ancak İsrail'in Batı Şeria üzerindeki işgali devam etti.
Doğu Kudüs dışındaki Batı Şeria'da yaklaşık 3 milyon Filistinli yaşıyor ve bunların üçte biri mülteci konumunda. 1948'de İsrail devletinin kurulması ile birlikte, kendileri ya da atalarının evlerinden sürülenlerin bir kısmı Batı Şeria'ya yerleşti ve bu kimseler mülteci olarak nitelendiriliyor.
Batı Şeria'nın Üç Yönetim Bölgesi
1990'lı yıllarda imzalanan Oslo anlaşmaları gereğince Batı Şeria, A, B ve C olarak ayrılan üç yönetim bölgesine dönüştürüldü. Bu bölgeler, kalıcı barışa dair geçici bir çözüm olarak tasarlandı.
A Bölgesi
A bölgesi, Batı Şeria'nın yüzde 18'ini kapsıyor. Ramallah, Nablus, Beytüllahim ve Cenin gibi önemli Filistin şehirleri bu bölgede bulunmaktadır. A bölgesinin kontrolü tamamen Filistin yönetimindedir. Filistin yönetimi, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerinde mutlak yetkiye sahip olup güvenlik alanında da söz sahibidir. A bölgesinde toplu Yahudi yerleşimcisine rastlanmamaktadır; ancak İsrail, güvenlik bahanesiyle bu bölgeye sık sık askeri operasyonlar gerçekleştirmektedir.
B Bölgesi
B bölgesi, Batı Şeria'nın yüzde 22'sini kapsamaktadır. Bu alanda küçük kasabalar, köyler ve kırsal yerleşim yerleri bulunmaktadır. B bölgesinde ikili bir yönetim sistemi vardır. Filistin yönetimi, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetleri ve altyapıdan sorumlu iken, bölgenin güvenliği yine İsrail'in denetimindedir. Filistinliler, birbirine karışan sorumluluk alanları nedeniyle gerekli izinleri almakta gecikmelerle karşılaşabilmektedirler.
C Bölgesi
C bölgesi ise Batı Şeria'nın yüzde 60'ını kapsamaktadır. Hem sivil yönetim hem de güvenlik, İsrail'in sorumluluğundadır. Yahudi yerleşimlerinin çoğu bu bölgede bulunmaktadır; ayrıca bölgenin doğal kaynakları da yine burada yer almaktadır. C bölgesinde çok az sayıda Filistinli nüfus yaşarken, 490 bin Yahudi yerleşimci bulunuyor. Filistinliler, inşaat ve kalkınma faaliyetlerinde çeşitli sınırlamalara maruz kalmaktadır. Batı Şeria'nın tarım alanlarının ve su kaynaklarının çoğu da C bölgesinde yer alması, burayı kritik bir bölge haline getiriyor. İsrail, C bölgesinin kontrolünü "güvenlik açısından hayati" olarak tanımlıyor.
1995'te imzalanan İkinci Oslo anlaşması, A, B ve C bölgelerinin geçici statüde olmasını ve nihayetinde tüm bölgelerin yönetiminin Filistin yönetimine devredilmesini öngörüyordu. Bu geçici anlaşmanın 5 yıl sürmesi ve bu süre içinde Filistin-İsrail sorununun nihai şekilde çözüme kavuşturulması bekleniyordu; ancak bu hedef gerçekleşmedi ve barış sağlanamadı. İsrail'in Batı Şeria'daki işgali hala devam ediyor.
Batı Şeria'daki İsrail Yerleşimleri
Batı Şeria'da, İsrail hükümetinin onayından geçmiş olan 141 Yahudi yerleşim yeri bulunmaktadır. Resmi onay almayan 224 irili ufaklı yerleşim birimi de mevcuttur. Batı Şeria'nın Yahudiler için kutsal bir yer olarak kabul edilmesi, bu bölgeyi yerleşimciler için daha cazip hale getiriyor. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 2019 yılında Batı Şeria'nın bir kısmını ilhak etme planını dile getirmişti; ancak Birleşik Arap Emirlikleri ile gerçekleştirilen İbrahim anlaşmaları çerçevesinde diplomatik ilişkiler kurmak adına bu planı askıya almak zorunda kaldı. Şimdilerde, Fransa da dahil olmak üzere Batılı ülkelerin Filistin Devleti'ni tanıma adımları, Netanyahu'nun ilhak gönlünü yeniden ortaya çıkmasına zemin hazırladı. İsrail hükümeti son olarak, Batı Şeria'nın kuzey ve doğusunu ikiye bölecek büyük bir yerleşim projesine de onay verdi. Bu projede, Doğu Kudüs ile Batı Şeria arasında yer alan alana 3 bin 400 konut inşa edilmesi planlanıyor. İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, projenin "Filistin devleti fikrini ortadan kaldıracağını" ifade etti. E1 adı verilen parsel için hazırlanan yerleşim planı, Kudüs ile Maale Adumim yerleşimlerini bir araya getirmeyi hedefliyor. Tartışmalı bu proje, işgal altındaki Doğu Kudüs'ü Batı Şeria'dan koparacağı gerekçesiyle yıllardır bekletilmekteydi.
Batı Şeria: Patlamaya Hazır Bir Bomba
Chatham House'un Ortadoğu uzmanlarından Profesör Yossi Mekelberg, İsrail'in attığı adımlara vurgu yaparak Batı Şeria'nın "patlamaya hazır bir bomba" olduğunu belirtiyor. Mekelberg, Trump döneminde uygulanan politikaların da durumu daha da kötüleştirdiğini ifade ediyor. Batı Şeria, 1987 yılında meydana gelen ilk intifadanın patlak verdiği yer oldu. 2000 yılında ikinci intifada süresince de yoğun çatışmalara sahne oldu. 2002 yılında, intihar bombacılarından korunmak amacıyla Batı Şeria'ya inşa edilen duvar, utanç duvarı olarak adlandırıldı. Bu yapı, Filistinlilerin Kudüs'e erişimini engellemekle birlikte sosyal alanlarda günlük yaşantılarını da kısıtladı.
Beş metre yüksekliğindeki bu beton duvar boyunca çok sayıda İsrail askeri kontrol noktası yer alıyor.
İsrail'in Toprak Gasbı
İsrail, özel izinliler haricinde Batı Şeria'daki Filistinlilerin Kudüs'e geçmesine müsaade etmiyor. Filistinliler, bu duvarı İsrail'in toprak gasbı olarak nitelendiriyor. Gazze savaşı başladıktan sonra, İsrail Batı Şeria'daki saldırılarını artırdı. Özellikle Yahudi yerleşimcilerin Filistin köylerine yönelik baskıları arttı. Bu baskınlar sırasında, İsrail askerlerinin Yahudi yerleşimcileri engellemediği, hatta onlara yardımcı olduğu bildiriliyor. Hem İsrail askerlerinin hem de Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında yüzlerce Filistinli yaşamını yitirirken, on binlerce kişiye de evlerini terk etmek zorunda kaldı. 2016 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair bir karar aldı. İsrail'in bu politikalarıyla Batı Şeria'yı tümüyle ele geçirmeyi amaçladığı iddia ediliyor. Batı Şeria sorunu çözülmeden ise, Filistin-İsrail barışının sağlanmasının imkansız olduğu vurgulanıyor.