İbrahim Uysal

İlişkilerin Temeli: Sevgi Tek Başına Yeter mi? Uzmanı Değerlendiriyor!

İlişkilerin Temeli: Sevgi Tek Başına Yeter mi? Uzmanı Değerlendiriyor!

Sevgi ve İlişkiler: Sadece Hislerle Mi Sürüyor?

“Çok seviyorum ama olmuyor…”, “Çok seviyorum ama bir gelecek göremiyorum…”, “Çok seviyorum ama bu ilişkide kendimi hissedemiyorum…”
Bu ifadeler, birçok kişiye tanıdık gelebilir. Büyük bir sevgi beslesek bile, bazen ilişkilerimiz ilerlemez, ilerleyecek gibi de görünmez. Bu durum, yalnızca bireyler arası ilişkiler açısından değil; hayat içinde sevdiğimiz ve arzuladığımız, bağ kurmak istediğimiz birçok şey için geçerli bir durumdur. Dolayısıyla, “Sevgi, bir ilişkiyi sürdürmek için yeterli midir?” sorusunu gündeme getirebiliriz.

Sevgi, her varlık için farklı bir şekilde deneyimlenen bir duygudur; ancak insanlık için temel bir yapı taşı olma özelliği taşır. Hayatımıza, sevgiyle oluşturulmuş bağlarla başlayarak gelişiriz. Başlangıçta güvenli bağlarla hayatı sürdürmek için kurduğumuz bu ilişkiler, zamanla hayatın tadını çıkarmak için derinleşir. Bu durum, en azından yakın ilişkilerimizde geçerlidir. Bu bağlar; ailemiz, arkadaşlarımız, işimiz, yaşadığımız şehirler ve evlerimizle kurulabilir. Peki, bu bağlar nasıl devamlılık gösterir?

Bir ilişkiye sevgiyi de dahil etmek mümkündür, ama sıcak bir sevgi dolu ortamda başlayıp ne kadar güçlü olursa olsun; çaba gösterilmediği takdirde bu ilişki sürdürülemez. Bu durum, kendimizle olan ilişkimiz için de, dış dünyadaki ilişkilerimiz için geçerlidir. Bir bitkinin hayatta kalması için ona gereken suyu sağlarsınız, yeterli ışığı temin edersiniz ve bu bitki yaşamını sürdürebilir. Bitkiye sevgi gösterir, onla ilgilenirseniz, o da çiçek açar. İlişkilerimiz de eğer ihtiyaçlarından, ilgi ve iletişimden yüz çevirirse sona erer.
Günümüz dünyasında ilişkiler konusunda büyük bir karmaşa yaşanıyor. İletişim kaynakları, geçmişe göre çok artmış olmasına rağmen, hâlâ yakın ilişkiler kurmak ve sürdürmek zorluk arz ediyor. Kendimizi daha fazla izole olmuş ve derinlikten uzak ilişkiler içerisinde bulabiliyoruz. Peki bu neden oluyor?

Hızlı Tüketim Kültürü: İlişkiler, artık bir alternatif pazar halini aldı.
Sabırsızlık: Bu hızlı yaşam tarzında sabır duygusunun azalması, ilişkiler için emek harcamayı gereksiz bir çaba olarak görmemize yol açıyor.
Mükemmeliyetçilik: Sosyal medyada ilişkilerin sorunsuz gösterilmesi, kurduğumuz ilişkilere olan algımızı değiştirmektedir.
Onay Arayışı: Tıpkı diğer her şeyde olduğu gibi, ilişkilerimizde de bir onay arayışı içerisinde bulunmaya başladık. Bu da hata yapmaktan veya yargılanmaktan kaçma çabamıza neden oluyor.
Merak Duygusunun Azalması: Bir tıkla her şeye anında ulaşabildiğimiz bu yeni dünyada, yeni keşifler için çaba harcamak zorlayıcı hâle gelebiliyor.
İletişimsizlik: İletişim, sosyal medya mesajları ve emojilerle sınırlı kalmış ve derinlikten uzaklaşmıştır.
Kaygılar: Geçmişten gelen öğretiler ve geleceğin belirsizliği bireyleri sürekli olarak yıpratmakta ve güvensiz hale getirmektedir.
Tükenmişlik: Hızlı yaşam temposu, yorgunluğu artırmakta ve bu da bireylerin duygusal temasıyla bağını koparmasına sebep olmaktadır.

Bahsedilen sebepler, günlük hayatımızın birçok yönünü etkilemekte, fakat en çok da ilişkilerimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Yakın ilişkiler; hayatımızdaki anlamı derinleştiren, kendimize daha yakından bakabilme imkanı sunan en önemli unsurlardandır. Bağ kurmadan hayatta kalabilen ancak yaşayamayan canlılar olarak, ilişkisel bağlardan mahrum kaldığımızda psikolojik, fizyolojik ve ruhsal sorunlar yaşamamız kaçınılmazdır.


Sonuç olarak; “Hayatı sürdürüyorum, iyiyim ve varım” demeniz, bağ kurmakta zorlanıyorsanız ya da kurulduğunuz bağları sürdüremiyorsanız ve içsel bir boşluk hissediyorsanız, profesyonel destek almayı düşünebilirsiniz.