Ekrem Tansel

İbrahim Kalın'dan Edebiyatseverlere Yeni Hediye: "Heidegger'in Kulübesine Yolculuk"

İbrahim Kalın'dan Edebiyatseverlere Yeni Hediye:

İbrahim Kalın'dan Yeni Kitap: "Heidegger'in Kulübesine Yolculuk"

İbrahim Kalın'ın "Heidegger'in Kulübesine Yolculuk" adlı eseri, okuyucularla buluşmak için raflardaki yerini aldı.

İnsan Yayınları tarafından yayımlanan kitabın tanıtımında, Kalın'ın 2019 yılında Almanya'nın Todtnauberg köyünde, ünlü filozof Martin Heidegger'in kulübesini ziyaret ettiği vurgulandı. Kara Orman'ın doğasıyla bütünleşen bu kulübe, çağdaş felsefenin "varlık" meselesini yeniden gündeme getiren Heidegger'in düşüncelerinin somutlaştırıldığı sembolik bir mekan olarak öne çıkıyor. Tanıtımda, "Kalın'ın yeni kitabı 'Heidegger'in Kulübesine Yolculuk', Sokrat'tan sonraki dönemde 'varlık' sorusunu unutan ve bu kavramı onun tezahürü olan varlıklara kurban eden Batı düşüncesinin serüvenini ele alıyor. Aynı zamanda bu ontolojik sapmanın doğurduğu krizin aşılması adına 'varlık'a yeniden dönmenin felsefi ve ahlaki gerekliliği üzerine bir davet niteliğindedir." ifadeleri yer aldı.

Tanıtımda ayrıca şunlar belirtildi:
"Heidegger'in kulübesinden yükselen çağrıya katılarak yersiz-yurtsuz kalmış modern insana köklere dönüş imkanlarını sunan, herkesin kendi varlık yolculuğunu hatırlatan bir sesleniş barındıran İbrahim Kalın, kitapta akademik ya da popüler kaygılardan uzak durarak, içten bir şekilde kaleme almış. Yıllardır okuru olduğu Heidegger ile birçok meseleyi yeniden ele alıyor. Kalın, eserinde Heidegger'i bazen Nesimi, Yunus Emre ve Aşık Veysel’in meclisine davet ederken, bazen de Molla Sadra ile yüzleştiriyor. Böylece Batı ve Doğu düşünceleri arasında bir felsefi köprü kurarak farklı perspektiflerin birbirini nasıl besleyebileceğini gösteriyor."

"KİTAP, MODERN İNSANIN VAROLUŞ KRİZİNE DE IŞIK TUTUYOR"
Çalışmasında felsefeyi soyut bir teorik alan olarak değil, günlük yaşamla, etik ve estetikle bağlantılı bir düşünce alanı olarak ele alan Kalın, "varlık"ın nesneleştirilmesine itiraz ederek insanın "varlık"a yakın, yoldaş ve koruyucu olma olasılıklarını tartışıyor. Yazıda, bu yönüyle modern insanın varoluş krizine ışık tutan kitabın, felsefe, edebiyat ve sanat arasındaki sınırların giderek daha geçirgen hale geldiği bir zeminde düşünceye ilgi duyan geniş bir okur kitlesi için yeni tartışma alanları açtığı ifade ediliyor. Bu perspektiften, kitap, standart bir 'Heidegger'e Giriş' çalışması olmanın ötesine geçerek, varlık ve bilinç yolculuğunun kişisel ama aynı zamanda paylaşıma açık bir kesiti olarak değerlendiriliyor.