Gaz yataklarının peşinde: İsrail, 4 milyar dolarlık kaynağa kilitlenmiş durumda!

Filistin Yönetimi'nin Gazze Denizi Kullanımı, Bağımsız Gelir Yaratabilir
Filistin Yönetimi'nin Gazze Denizi kıyılarını değerlendirme imkanı, Filistinlilerin dış yardıma daha az bağımlı hale gelmesine katkıda bulunabilir.
Projeye katılan bir uzman ve Filistin'in henüz kullanılmamış gaz rezervleri üzerine yazdığı yeni kitabın yazarı Michael Barron, Filistin'in uluslararası camiada bağımsız bir devlet olarak tanınmasının, Gazze Denizi'ndeki doğal gaz alanının geliştirilmesine dair yasal belirsizlikleri giderebileceğini belirtiyor.
İngiliz The Guardian gazetesine açıklamalarda bulunan Barron, bölgede tahminen 30 trilyon metreküp doğal gaz bulunduğunu ve bunun potansiyel getirisinin 4 trilyon dolar seviyelerinde olduğunu ifade etti.
Barron, "Bu, Filistinlileri Katarlı veya Singapur'lu yapmaz; ancak Filistin ekonomisinin yabancı yardımlara olan bağımlılığını azaltarak bağımsız bir gelir kaynağı oluşturabilir" şeklinde konuştu.
"İsrail, Arama Hakkı Veremez"
Gazze Denizi'ndeki doğal gaz alanının gelişimi, mülkiyet konusundaki hukuki anlaşmazlıklar nedeniyle yaklaşık 30 yıldır askıda. Filistinli bir insan hakları hukuku firması, yakın zamanda İtalya'nın devlet mülkiyetindeki enerji şirketi ENI'ye bir uyarı mektubu göndererek, İsrail Enerji Bakanlığı'nın altı lisans verdiği “G Bölgesi”nde arama yapmanın yasadışı olduğunu bildirdi.
Avukatlar, mektubun içeriğinde bölgenin yaklaşık %62'sinin Filistin'in hak iddia ettiği deniz alanlarında yer aldığını belirterek, "İsrail size geçerli bir arama hakkı veremez; dolayısıyla siz de böyle bir hakkı elde edemezsiniz" ifadesini kullandı.
Filistin, BM Anlaşmasını 2015'te İmzaladı
Filistin, deniz sınırlarını ve özel ekonomik bölgesini, 2015 yılında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Anlaşması'na (UNCLOS) taraf olmasıyla birlikte ilan etti ve 2019'da detaylı olarak hak talebinde bulundu. Buna karşın İsrail, UNCLOS'u imzalamadı. Yasal mektubun ardından ENI, İtalya'daki aktivist gruplara henüz lisansların verilmediğini ve keşif faaliyetlerinin de sürmediğini bildirdi.
İsrail'den Mısır'a, Oradan Avrupa'ya
90 kilometre uzunluğundaki boru hattı, İsrail'in Aşkelon kentinden Mısır'ın Ariş kentine doğal gaz taşırken, burada işlenerek sıvılaştırılmış gaz haline getirilip Avrupa'ya ihraç ediliyor. Barron, “1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşmaları, Filistin Ulusal Yönetimi'ne karasuları, yer altı kaynakları, petrol ve gaz arama konusunda yasama yetkisi ile lisans verme yetkisini açıkça vermektedir” dedi.
Arafat'ın Gündemiydi
Doğal kaynaklara yönelik kontrolün, Filistin lideri Yaser Arafat'ın devlet kurma hedeflerinin önemli bir parçası olduğuna dikkat çeken Barron, "İsrail'in Filistin kaynaklarını istismar etmesi, çatışmanın merkezinde yer aldı ve hala devam ediyor" değerlendirmesini yaptı.
Gazze Denizi'nin keşfi, 2000 yılında British Gas'ın özelleştirilen büyük bir kolu olan BG Gas ile Filistin Konsolide Müteahhitler Şirketi'nin ortak girişimiyle gerçekleşti. Projenin amacı, Gazze Şeridi'ndeki tek elektrik santrali tarafından gazın kullanılmasıyla bölgedeki uzun süreli enerji sorununa çözüm bulmaktı.
Barron, "The Gaza Marine Story" adlı kitabında projenin seyrinin, İsrail'in bir yandan Filistinlileri ayrıştırmaya çalışırken diğer yandan onların İsrail'e bağımlılığını artırma çabasının bir yansıması olduğunu belirtti.
Anlaşma İmzalandı, Saldırı Başladı
Hamas'ın 2007 yılında Gazze Şeridi kontrolünü ele geçirmesinin ardından, İsrail gelirin Hamas'a geçmesini istemediğinden projeyi durdurdu. Bu durum, BG grubunun projeyi askıya almasına ve sonunda projeden çekilmesine yol açtı. Haziran 2023'te İsrail, Mısırlı EGAS şirketinin sahayı geliştirme planlarını onayladı; ancak sonrasında İsrail'in Gazze'deki saldırıları başladı.
Gazze Denizi'nde bulunan doğal gaz miktarının yalnızca 30 milyar metreküp civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu miktar, İsrail'in kendi karasularında bulunuyor olan 1000 metreküpten fazla doğal gazın oldukça küçük bir bölümünü teşkil ediyor.
Barron, İsrail'in kendi gaz rezervlerine sahip olduğunu ve birleşik yönetime sahip bir Filistin devletinin tanınması durumunda, İsrail'in Filistin'in en büyük doğal kaynağını kullanmasını engellemeye yönelik hiçbir yasal hakkı olmadığını ifade etti.