Fedakarlıkta Sınır Tanımayanlar: "Önce Onlar, Sonra Ben" Deyip Geçenler!

Fedakarlık ve Aşırı Fedakarlığın Psikolojik Arka Planı
İnsan, sosyal bir varlık olarak, varlığını diğerleri ile olan paylaşımları sayesinde daha da derinleştirir. Bu etkileşimin devamlılığı için karşılıklı bir alma-verme dengesinin sağlanması esastır. Bu dengenin önemli yapı taşlarından biri de fedakarlık kavramıdır. Bazen bir birey, diğeri için ön plana çıkar, bazen de birlikte değer kazanırlar. Ancak bu dengeyi bozan, her şeyde olduğu gibi fedakarlığın aşırıya kaçmasıdır.
FEDAKARLIK
Bir bireyin, bir amaç ya da nesne için kendi isteklerinden ve kendisine fayda sağlayacak şeylerden vazgeçmesi olarak tanımlanabilir. Fedakarlık, genel anlamda bireylerin sosyal ilişkilerini olumlu yönde etkileyerek uyumlu bir ortam yaratır. Yardımda bulunulan kişi, aynı zamanda fedakar olan kişinin de daha iyi hissetmesini sağlar. Bu durum, ruh sağlığımıza olumlu katkıda bulunarak içsel bir tatmin meydana getirir. Ancak, fedakarlığı sorun haline getiren durum, aşırı derecede fedakar olmaktır. Aşırı fedakar birey, kendi ihtiyaçlarını hiçe sayarak, belki de henüz kendisinden talep edilmeden, diğer bireylerin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Zamanla bu tutum görev haline gelebilir ve birey, istemese bile bu durumu sürdürmek zorunda kalabilir.
AŞIRI FEDAKARLIKTAN VAZGEÇMEK NEDEN ZORDUR?
Aşırı fedakarlık bir alışkanlık gibi görünse de altında yatan çeşitli psikolojik nedenler vardır. Bu durum çoğunlukla bireyin kabul görme ve sevgi ihtiyacını karşılama aracı olarak işlev görebilir. Bireyin kendisini sevilmeye layık görmemesi, aşırı fedakarlığın başlıca sebebi olabilir. Birey, sevilmek için "Aranan İnsan" olma rolüne bürünüyor gibi hissedebilir. Ancak zamanla bu davranış biçimi alışkanlık haline gelir ve diğerleri tarafından sıradan bir durum olarak algılanır, böylece bireyin verdiği değer kaybolur. Sevgi arzusunun yerini, sıkıntı verici bir baskı ve yorgunluk alabilir...
AŞIRI FEDAKARLIĞIN ARKA PLANINDA NELER VAR?
Aşırı fedakarlık gösteren bireylerin çocukluk dönemleri incelendiğinde, tutarsız, ilgisiz ya da otoriter ebeveyn tutumları ile karşılaşmak mümkündür. Bu tür ebeveyn tutumlarının çocuk üzerindeki etkileri şöyle olabilir;
Tutarsız ebeveynler, çocuklarının ihtiyaçlarına karşı dengesiz bir yaklaşım sergileyebilir: Bu durum, çocuğun ihtiyaçlarının önemsiz olduğu düşüncesini benimsemesine neden olabilir. Böyle yetiştirilmiş bir birey, yetişkinliğinde kendi ihtiyaçlarını hiçe sayarak başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır.
İlgisiz ebeveynlere sahip bir çocuk, sevilmeyi lüks olarak değerlendirebilir: Çocuk, sevginin karşılıksız olabileceğini düşünemez ve ilerleyen yaşlarında sevilmek için çaba sarf etmek zorunda kalır. Bu şekilde yetişen bir çocuk için aşırı fedakarlık göstermek, sevilmenin bir aracı halini alabilir.
Otoriter ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklarda ise sevgi ve değer görmek her zaman belirli bir amaca bağlıdır: Ebeveynin beklentisini karşıladığı takdirde sevgi gören çocuk, büyüdüğünde başkalarının beklentilerini karşılayarak sevileceğine inanır.
Aşırı fedakarlık gösteren birey, karşılığında benzer bir düşkünlük görmediğinde değersiz hissetmeye başlayabilir. Bu durum, yoğun bir üzüntü ve kaygı yaratabilir. Bu sıkıntıdan kurtulmanın ilk adımı, durumu fark etmek ve kaybolan alma-verme dengelerini düzeltebilmek adına sınırları belirlemektir. Eğer aşırı fedakarlık yaptığınızı düşünüyorsanız ve bu durum sizi yorsa, aynı zamanda hayır demekten de çekiniyorsanız, bir uzmandan destek almak, duygusal açıdan faydalı olabilir.