Çocukluk Travmaları Beyin Gelişimini Nasıl Etkiler?

Travmanın Beyindeki Etkileri: Çocuklukta Yaşanan Zorlukların Uzun Vadeli Sonuçları
2022 yılında Brain, Behavior, & Immunity-Health dergisinde yayımlanan bir araştırma, travmanın beyin üzerinde fiziksel bir yaralanma kadar gerçek olduğunu ortaya koymuştur.
TRAVMA BEDENİ SÜREKLİ ALARMDA TUTUYOR
Çocukluk döneminde tekrarlayan tehditlere maruz kalan bireylerin bedeni bu duruma uyum sağlamaya zorlanmaktadır. Bu süreçte ilk olarak bağışıklık sistemi devreye girer.
Bağışıklık sistemi, normalde vücudu enfeksiyonlar, virüsler ya da yaralanmalara karşı korumakla yükümlüdür. Ancak çocuklukta yaşanan istismar, ihmal ya da aşırı stres, bağışıklık sistemini sürekli bir alarm durumuna sokabiliyor. Bu durumda vücut, geçici tehditler yerine sürekli bir tehdit algısıyla hareket etmeye başlar.
Bu süreç, iltihaplanmayı teşvik eden moleküllerin aşırı üretiminde yol açmaktadır. Fiziksel bir yaralanma olmaksızın, bağışıklık sistemi sanki daima bir tehdit varmış gibi çalışmaktadır. Araştırma, bu iltihaplanma belirteçlerinin, çocuklukta yaşanan travmalardan yıllar sonra dahi yüksek seviyelerde kaldığını göstermektedir.
Bu moleküller genellikle kan yoluyla vücudun muhtaç olduğu bölgelere taşınmasına karşın, kan-beyin bariyeri olarak bilinen koruma duvarı onların beyne girmesini engellemektedir. Ancak yoğun travma sonucunda bu bariyer zayıflar ve iltihap molekülleri beyne ulaşabilir. Bu durum, beynin işleyişini olumsuz etkileyerek duygu durumu, hafıza ve dikkat üzerinde zararlı etkiler yaratmaktadır.
Eğer çocuk, kendini güvende hissetmeden büyürse ve travmalar arasında bir “nefes alma” fırsatı bulamazsa, beynin bu yüksek alarm durumu kalıcı hale gelir. Uzun vadede ise ciddi ruh sağlığı sorunlarına neden olabilir. Bunun yanı sıra, beynin fiziksel yapısı da bu sürekli tehdit algısına göre yeniden şekillenmektedir.
TRAVMA, BEYİNDEKİ BEYAZ MADDEYİ ZAYIFLATIYOR
Beyni sadece loblardan oluşan bir yapı olarak değil, aynı zamanda bir şehir gibi düşünmek daha anlaşılır olacaktır. Bu şehrin iki ana yapı unsuru bulunur: Gri madde ve beyaz madde.
Gri madde, düşünce ve duygularımızın işlendiği alanları temsil ederken, beyaz madde bu bölgeler arasındaki iletişimi sağlamaktadır. Yani gri madde mahallelerse, beyaz madde bu mahalleleri birleştiren otoyollardır.
Araştırma, çocuklukta travma yaşamış ve bipolar bozukluk tanısı almış bireylerin beyinlerinde beyaz madde bozulmaları tespit etmiştir. Özellikle “fraksiyonel anizotropi” adı verilen ölçümlerde düşüklük gözlemlenmiştir.
Psycholog Today'de yer alan habere göre; kronik iltihaplanma, bu beyaz madde ağlarına zarar vererek beynin iç iletişim sisteminin yavaşlamasına neden olmaktadır. Sağlıklı bir beyin, bilgiyi hızlı ve etkin bir şekilde aktarırken, travma sonrasında hasar gören beyaz madde, sinyallerin yönünün kaybolmasına ya da gecikmesine yol açabilir. Bu durum, duygu kontrolünde bozulmaya, uyku düzeninin bozulmasına ve aşırı hassas tehdit algısına neden olabilmektedir. Planlama, karar verme ve dürtü kontrolü gibi beceriler de zayıflar.
Travma geçmişi olan bireyler, mantıken güvende olduklarını bilseler dahi, kendilerini sürekli tetikte hissedebilirler. Yorgun olsalar bile uykuya dalmakta zorluk çekebilir ve en basit kararları almakta bile güçlük yaşayabilirler. Bütün bu etkiler, çocuklukta yaşanan travmalar sona ermiş olsa bile, yetişkinlik döneminde de devam edebilmektedir.
Bulgular, beynin travmalara karşı “bozulduğunu” değil, hayatta kalmak adına yeniden şekillendiğini göstermektedir. Beyin, esnekliğini feda ederek savunma yollarını güçlendirmeyi tercih eder; bu da aslında bir başarısızlık değil, bir dayanıklılık göstergesidir.