İbrahim Uysal

Çalışma ve Özel Hayat Dengesi: İkisi Arasındaki İnce Çizgi Nerede?

Çalışma ve Özel Hayat Dengesi: İkisi Arasındaki İnce Çizgi Nerede?

İş ve Özel Hayat Arasındaki Denge: Sınırları Belirlemek

Sabah uyandığımızda bildirim sesleriyle güne başlayarak, kahvaltı yapmaya bile fırsat bulamadan maillerimize göz atmakta, akşam dinlenme zamanında bilgisayarın başında çalışmakta olduğumuzu görüyoruz. Bedenimiz evde, zihnimiz işte ya da tam tersi bir durum söz konusu. Modern çağın görünmeyen sorunu: İş ve özel hayatın birbirine karışması.
“Çalışıyorum, dolayısıyla yaşıyorum!” algısı: Bugün pek çok insan için verimlilik, kendini değerli hissetmenin en önemli unsuru haline gelmiştir. İşimizin hayatımızdaki anlamı kaçınılmaz bir gerçektir fakat sürekli çalışma hali, her çağrıyı yanıtlama ve tüm bildirimlere anında cevap verme alışkanlığı, sınırlarımızın belirsizleşmesine neden olmaktadır. Oysa verimlilik; kesintisiz çalışmalarla değil, sürdürülebilir enerjiyle sağlanır.

PSİKOLOJİK SINIRLARIN SİLİNMESİ
İş ve özel yaşam arasındaki sınırların belirsizliği, kronik stres, tükenmişlik, dikkat dağınıklığı, kaygı bozuklukları ve ilişki sorunları gibi pek çok problemi beraberinde getirebiliyor. "Evdeyim ama aklım işte." ya da "Tatildeyim ama maillerimi kontrol etmeden rahat edemiyorum." gibi ifadeleri sıkça duymakta olduğumuz bir gerçek. Bu durumu, fiziksel bir yorgunluktan çok, zihinsel bir meşguliyet olarak değerlendirebiliriz.

İŞ HAYATIMIZIN YANINDA ÖZEL HAYATIMIZ NEREDE OLMALI?
İş ve özel hayat dengesini sağlamak, “İşe daha az zaman ayırmak” anlamına gelmemektedir. Bu dengenin amacı, üretkenliğimizi korurken kendimize, sevdiklerimize ve duygularımıza da alan açabilmektir.
İş ve özel yaşam arasında psikolojik bir denge kurabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalar:
1) Zihni İşten Sonra Serbest Bırakmak: İşle ilgili düşünceler eve geldiğinizde hâlâ zihninizde dönüyorsa, kendinize “Şu an iş zamanı değil” diyerek zihinsel bir geçiş cümlesi oluşturabilirsiniz.
2) Bildirimleri Susturmak, Kendini Dinlemek: Gün içinde belirli saatlerde mail, mesaj ve telefon görüşmelerinden uzak kalmak sinir sisteminizin yeniden düzenlenmesine ve stres düzeyinizin düşmesine katkı sağlayabilir. Bu durum, duygusal dayanıklılığınızı da artırabilir.
3) Sınır Çizebilmek: Her isteği ya da görevi kabul etmek, üretkenliğinizi ve ruh sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Yapıcı sınırlar, sürdürülebilir ilişkiler geliştirmeye olanak tanır.
4) Öncelikleri Belirleyip Ulaşılabilir Hedefler Seçmek: Her şeyi bir arada çözmeye çalışmak, çoğu zaman hayal kırıklığına neden olabilir. Kendi önceliklerinizi belirleyip planlı bir ilerleme kaydetmek, motivasyonunuzu korumanıza ve özel hayatınıza yer açmanıza yardımcı olur.
5) Dinlenmek Zayıflık Değil, Yenilenme Gücüdür: Dinlenmek bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Gerçek yaratıcılık, sıklıkla kendimize sunduğumuz alanlarda açığa çıkar.
Hayat, yalnızca görevlerden ve yapılacaklar listelerinin yerine getirilmesinden ibaret değildir. Hissettiklerimiz, bağlarımız ve mevcut anın toplamıdır. Kendimizle geçirdiğimiz zaman, bazen bir fincan çayın eşliğinde o sessizliği yaşamak, belki de üretkenliğimizin en değerli anlarından biridir. İşimizi büyük bir tutkuyla seviyor olabiliriz; ancak kendimizi ihmal ederek yaptığımız her şey, uzun vadede zarar vermeye başlar. Bu dengeyi sağlamak emek gerektirir ama imkânsız değildir. Kendimize dönmeyi, ara vermeyi ve durmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Çalışma hayatımız yoğun olabilir, fakat bu yoğunluk içinde suçluluk hissetmeden kendimize küçük molalar tanıma imkanı bulunmaktadır.