Yasemin Döngü

Bilimsel Uyarı: Kanser Riskini Yükselten Tehlikeli Faktörler Belirlendi!

Bilimsel Uyarı: Kanser Riskini Yükselten Tehlikeli Faktörler Belirlendi!

Mikroplastiklerin Sağlık Üzerindeki Etkileri Üzerine Çarpıcı Araştırma

DailyMail'de yayımlanan habere göre, Kanada’daki Concordia Üniversitesi’nde çevre yönetimi uzmanı Sara Sajedi’nin liderliğindeki çalışma, düzenli olarak şişelenmiş su tüketen bireylerin, musluk suyu kullananlara oranla yılda yaklaşık 90 bin daha fazla mikroplastik parçacığını vücutlarına aldığını ortaya koydu.

Araştırmadan edinilen bilgilere göre, iki mikrometreye kadar küçülme kabiliyeti olan bu plastik parçacıkların, sindirim ve solunum yolları aracılığıyla vücuda girebildiği ve buradan dokulara yerleşebildiği vurgulandı. Bilim insanları, mikroplastiklerin kronik iltihaplanma, oksidatif stres, hormonal bozulmalar, kısırlık, nörolojik hasar ve kanser gibi ciddi sağlık problemleriyle bağlantısının giderek daha fazla kanıtlandığını belirtti.
Sajedi, tek kullanımlık plastik şişelerin sağlık üzerindeki risklerini "ciddi" olarak nitelendirerek, “Bu artık sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda doğrudan bir sağlık meselesi. İnsanların günlük yaşamlarında plastik şişe kullanımını azaltmaları gerekiyor” şeklinde uyarıda bulundu.
“Sorun akut toksisite değil, kronik toksisitedir” diyen Sajedi, plastik şişeden içilen suyun, acil durumlar dışında tercih edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri üzerine yapılan bir başka araştırma, dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Avustralya'da gerçekleştirilen ve sağlıklı gönüllülerden alınan dışkı örneklerinin incelendiği araştırmada, mikroplastiklerin bağırsak mikrobiyotasını değiştirebileceği, bu durumun ise bağırsak kanseri ve depresyon riskini artırabileceği tespit edildi.
Uzmanlar, mikroplastiklerin bağırsak bakterileri arasındaki dengeyi bozup zararlı biyofilm tabakaları oluşturarak yeni mikropların gelişmesine zemin hazırladığını ifade etti. Bu çalışma, mikroplastiklerin insan mikrobiyomunu etkilediğini kanıtlayan ilk insan temelli araştırma olarak kayıtlara geçti.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin sadece sularda değil, akciğer dokusunda, plasentada, anne sütünde ve hatta insan kanında bile var olduğuna dikkat çekti. Bu durum, mikroplastiklerin vücutta ne kadar derine nüfuz edebildiği konusunda bilim dünyasında ciddi kaygılar yarattı.
Sajedi, “Mikroplastikler bağırsak disbiyozuna sebep olarak bağışıklık sistemini zayıflatabilir, aynı zamanda solunduğunda solunum yolu hastalıklarına yol açabilir” ifadelerini kullandı. “Bu nedenle mikro ve nanoplastiklerin etkilerini tanımak ve sınırlamak, halk sağlığı açısından kritik bir önem taşımaktadır” dedi.

Uzmanlar, mikroplastik maruziyetinin uzun vadeli etkilerinin henüz tam olarak anlaşılmadığını ve bunun standart testlerin yanı sıra küresel izleme mekanizmalarının eksikliğinden kaynaklandığını belirtmektedir.
Sajedi, tek kullanımlık plastik şişelere yönelik daha sıkı yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu vurguladı:
“Sağlık otoriteleri, plastik ürünlerin üretiminden bertarafına kadar olan tüm süreci kapsayan politikaları yeniden gözden geçirmelidir. Ayrıca üreticiler, ürünlerinin tüm yaşam döngüsünden sorumlu tutulmalıdır” şeklinde konuştu.

Araştırmacı, tüketicilerin mikroplastiklerin varlığı ve sağlık etkileri hakkında bilinçlendirilmesi amacıyla zorunlu etiketleme sisteminin oluşturulmasını önerdi.
Sajedi, nihayetinde “Çevresel ve sağlık risklerini azaltmak için düzenleyici önlemler almak zorundayız. Suya erişim hakkı, sürdürülebilir ve güvenli bir geleceğin temeli olmalıdır” diyerek sözlerini tamamladı.