Bilim Dünyasından Şok Uyarı: Erken Ölüm Tehlikesini Büyüten Faktörler!

Yoğun Yasın Fiziksel Sonuçları: Erken Ölüm Riski İki Katına Çıkıyor
Sevilen birinin kaybının yol açtığı yas, yalnızca duygusal baskı yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler doğurabiliyor. Danimarka’da gerçekleştirilen ve tıp alanında önemli tartışmalara yol açan yeni bir araştırma, yoğun yas süreci yaşayan bireylerde erken ölüm riskinin iki kat arttığını ortaya koydu.
Aarhus Üniversitesi’nden Dr. Mette Kjærgaard Nielsen liderliğindeki çalışmada, ortalama yaşı 62 olan 1.735 kişi, 10 yıl boyunca yas süreçleri açısından incelendi. Katılımcıların keder düzeyleri, bilimsel bağlamda geçerliliği kanıtlanmış "Uzun Süreli Keder-13 Ölçeği" ile belirlendi. Araştırma sonuçları, katılımcıların yas deneyimlerine göre beş farklı "keder yörüngesi"nin tanımlandığını gösterdi. Katılımcıların %6’sı, devam eden ve yoğun yas belirtileri gösterirken; bu grup, erken ölüm riski açısından en savunmasız grubu oluşturdu. %38'lik bir kesim sürekli ama düşük düzeyde keder yaşarken, %29’u ise orta düzeyde fakat giderek azalan belirtiler sergiledi. Yaklaşık %20’sinin ise yas durumu, başlangıçta yüksek düzeydeydi ancak zamanla düşüş göstermeye başladı.
KALP KRİZİ DEĞİL, "KIRIK KALP SENDROMU"
Dr. Nielsen, geçmişte yoğun yas süreciyle kalp-damar hastalıkları, ruh sağlığı sorunları ve intihar arasındaki ilişkiye dair çalışmalar yaptıklarını hatırlatarak, “Bir aile hekimi, yas süreci yaşayan bir kişinin geçmişinde depresyon gibi ciddi ruhsal sorunlar olup olmadığını sorgulayarak erken müdahale için fırsat elde edebilir” dedi.
Uzmanlar ayrıca, yoğun kederin kalpte ciddi hasarlara yol açabilen "kırık kalp sendromu" (takotsubo kardiyomiyopatisi) riskini artırabileceğine de dikkat çekiyor. Kalbin bir bölümünde geçici genişleme ve pompalama işlevinin kaybıyla kendini gösteren bu sendrom, kalp krizine benzer belirtilerle ortaya çıkıyor.
Ancak kalp krizinden farklı olarak, kırık kalp sendromu tıkanmış damarlarla bağlantı göstermez. Bu durum, çoğu zaman yanlış teşhis edilmesine ve hastaların uygun tedaviyi alamamasına neden olmaktadır. İngiltere'de her yıl yaklaşık 2.500 kişiyi etkileyen bu rahatsızlık, Aberdeen Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada da incelendi. İskoçya'da 4.000 kişi üzerinde beş yıl süren çalışmada, bu sendroma sahip hastaların yaklaşık %25'inin yaşamını yitirdiği belirlendi.
Araştırma, kalp krizlerine karşı yaygın olarak kullanılan ilaçların, kırık kalp sendromu üzerinde aynı oranda olumlu etkiler göstermediğini de ortaya koydu.
Bilim insanları, yas sürecindeki bireylerin yalnızca psikolojik değil, fiziksel sağlık durumlarının da dikkatle izlenmesi gerektiği konusunda hemfikir. Dr. Nielsen, "Yoğun keder yaşayan bireylerin erken tanı ve tedavi sürecine yönlendirilmesinin, hayati öneme sahip olabileceğini" belirtti.