Ekrem Tansel

Batı Filistin'i tanıma adımı: Gazze'deki değişim rüzgarı ne yönde esecek?

Batı Filistin'i tanıma adımı: Gazze'deki değişim rüzgarı ne yönde esecek?

Filistin'in Tanınması ve Ortadoğu'da Yaşanan Gelişmeler

7 Ekim sonrasında Ortadoğu'daki durum köklü değişikliklere sahne oldu. Saldırılar, suikastlar ve derinleşen insani krizler gündemi belirlerken, bunun siyasi sonuçlarıyla birlikte hukuki boyutları da gözler önüne seriliyor. Şu an ışıklar Eylül ayında gerçekleştirilecek olan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na yönelmiş durumda. Zira bazı ülkeler, bunların arasında Fransa'nın da bulunduğu, Filistin'i resmi olarak tanımak için bu toplantıyı işaret ediyor.
Peki, Batılı ülkelerin Filistin'i resmen tanıması ne anlama geliyor?
Al-Quds Üniversitesi'nden Dr. Munir Nuseibah, "Dünyada Filistin’i devlet olarak tanıyan pek çok ülke mevcut. Bu nedenle hukuki perspektiften bakıldığında, yeni tanımalardan elde edilecek fayda ya çok az ya da hiç olmayacak. Bu durum daha çok siyasi bir konu. Filistin’i tanıyan yeni devletler, artık bir devlet olarak Filistin ile muhatap olmaya başlayacaklar; yani Filistin’i müzakerelere tabii bir toprak parçası değil, Filistin Devleti’nin bir parçası olarak değerlendirecekler. Böylece mesele, yalnızca müzakerelerle belirlenmesi gereken bir konu olmaktan çıkacak" dedi.
Milletlerarası Özel Hukuk Uzmanı Prof. Nuray Ekşi ise, "Bu devletler orada elçilik açacak. Mevcut 147 sayı 149'a yükselecek; bunun haricinde ikili ilişkiler dışında pratik bir yararı yok. Asıl kritik olan, Filistin'in BM'ye tam üye olmasıdır. Arafat bu yolda denemeler yaptı ama başarılı olamadı. Bir devletin BM üyesi olabilmesi için önce genel sekreterliğe başvurması gerekir ve bu başvuru Güvenlik Konseyi’ne iletilir. 15 üyeden 9'unun onayı gereklidir ve daimi üyelerin de 'evet' demesi şarttır" ifadelerini kullandı.

Filistin İçin Dönüm Noktası mı?

Mevcut durumda Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkenin 147’si Filistin devletini tanımaktadır. Ancak Filistin’in BM’deki durumu şu an gözlemci devlet konumundadır. Uluslararası hukuk uzmanları, BM Genel Kurulu'nda beklenen adımların büyük bir dönüm noktası olmayacağı görüşündeler.
Ekşi, "Tanımaya büyük hukuki sonuçlar atfetmek yanlıştır" derken, "Bu durum daha çok sembolik ve psikolojik bir boyut taşıyor. Asıl önemli olan BM'ye tam üye olabilmektir. O zaman, BM şartları doğrultusunda bir üye devletin diğer üye devletlere karşı saldırıda bulunmaması, toprak bütünlüğüne saygı göstermesi ve iç işlerine karışmaması gibi birçok hüküm devreye girecektir. Aynı zamanda BM Genel Kurulu'nda Filistin temsil edilmiş olacak" şeklinde konuştu. Nuseibah ise bunu bir dönüm noktası olarak görmediğini belirterek, "Bu durum sahada çok fazla değişiklik yaratmayacak. Gerçekten durumu değiştirecek olan, İsrail’e yönelik yaptırımlar veya İsrail ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin şekillenmesidir. Yani bu ülkelerle olan ilişkilerin nasıl sürdüğü asıl önemli noktadır" dedi.

İsrail İçin Ne Sonuçları Olacak?
Peki, bu durum İsrail açısından ne gibi sonuçlar doğurabilir? Filistin devletinin uluslararası arenada tanınması, Filistin-İsrail çatışmasının çözümüne katkıda bulunur mu? Uzmanlar, bu aşamada uluslararası toplumun daha fazla adım atması gerektiği konusunda hemfikir.
Nuseibah, "Eğer Filistin’i tanıyıp hâlâ İsrail’e silah göndermeye devam ediyorsanız, bu hiçbir şeyi değiştirmeyecektir" diyerek, "Çünkü asıl mesele Filistin’in yalnızca tanınmaması değil, güvenlik eksikliği ve Gazze'deki süregelen soykırım, Batı Şeria ve Gazze'deki potansiyel sömürgeleştirmenin devam etmesidir. Bu sorunların çözümü gereklidir" diye ekledi.
Ekşi, "Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de işlenen suçlar nedeniyle Netanyahu ve bazı Hamas liderleri hakkında tutuklama kararı verdi. Ancak Netanyahu, ABD'ye gitmiş durumda. Bu ülkeler, ‘Tutuklanmama garantisi vermekteyiz’ diyorlar. Aynı durum Putin için de geçerli. Uluslararası hukukun bazı temel kuralları mevcut ama istisnaları da var. Şu an uluslararası hukukun göz ardı edildiği bir süreç içerisindeyiz" dedi.
İsrail'e Yaptırım Şart
İsrail’e yönelik yaptırımların gerekliliğine dikkat çeken hukukçular, Bogota bildirisine işaret ediyorlar.
Nuseibah, "Yaptırımların kullanımı uluslararası hukukta yaygın bir uygulamadır. Örneğin, Rusya’nın Ukrayna’nın bir kısmını hızlı bir şekilde işgal ettiği dönemde Avrupa Birliği ve ABD, herhangi bir mahkeme kararı beklemeden Rusya’ya yaptırım uygulama kararı aldı. Bu yöntem oldukça basit ve etkilidir. Bu dünyada tek örnek değil; benzer durumlar daha birçok kez yaşanmıştır. Benim açımdan, Filistin Devleti’nin yeni tanınması gibi durumlar yerine bu tür yaptırımlar çok daha önemlidir çünkü Bogota bildirisi, Lahey Grubu ve resmi bir deklerasyona dayanıyor. Yeni deklerasyon, işgale karşı alınacak önlemleri belirtiyor. Bu ülkeler, İsrail’e silah satmamayı taahhüt etti; ayrıca topraklarından veya limanlarından İsrail’e silah geçişine izin vermeyecekler. Bu, zira İsrail işgalinin devam etmesi ve mevcut ihlallerinin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşıyor; bu destek olmazsa, işgal sürdürülemez" ifadelerine yer verdi.