Barış Hayalleri Gerçek Olmuyor: Savaşın Sebepleri Neler?

John Lennon’un Barış Mesajı ve Günümüz Dünyası
John Lennon'un eşi Yoko Ono ile birlikte kaleme aldığı ve insanlığın en büyük ihtiyacı olan barış ile dünya genelinde bir gün barışın tesisi ve ayrımların ortadan kalkması inancını ifade eden bu eser, tarihin en etkili barış manifestolarından biri haline gelmiştir. "Imagine" adlı şarkı, barışın bir mucize olmadığını, aksine basit ve insanlar için ulaşılabilir bir tercih olabileceğini vurgulayan bir çağrı oluşturmaktadır. Ancak barış hayalini dile getiren John Lennon, ne yazık ki bu özlemle çelişen bir şiddetin kurbanı oldu.
8 Aralık 1980 gecesi, New York'taki evinin önünde bir hayranı tarafından vurularak yaşamını yitirdi. Bu trajik olay, bir sanatçının kaybının yanı sıra umut ve barış çağrılarının ne denli kırılgan olduğunu da ortaya koyan bir örnek olarak hafızalarda yer etti. Lennon'un sınırsız ve savaşsız bir dünya özlemi, bir silahın namlusuyla acımasızca susturuldu.
Aradan elli yılı aşkın bir zaman geçti. Teknolojik gelişmeler yaşandı, toplumlar evrildi, bilim olağanüstü atılımlar gerçekleştirdi. Ancak hala var olan bir durum var:
SAVAŞLAR, KATLİAMLAR, IRKÇILIK, AYRIMCILIK...
Peki, Lennon'un şarkısında dile getirilen barış hayali 21. yüzyılda hâlâ neden gerçekleşmedi? Psikoloji, tarih ve sosyoloji bu sorunun yanıtlarını arayan çeşitli perspektifler sunuyor.
Ahlaki Olgunluk ile Teknik İlerleme Arasındaki Uçurum
Teknoloji atomu parçalayarak ve yapay zeka geliştirerek ilerlerken, insan psikolojisi hala ilkel avcı-toplayıcı zihniyetiyle, "biz" ve "onlar" ayrımına dayanarak işlemektedir. Psikolog Steven Pinker'a göre, mevcut dünya tarihi açıdan incelendiğinde, insanlık tarihinin en barışçıl dönemlerinden birinde olunsa bile, bu barış ve huzur hâlâ istikrarsız ve yarı kırılgan bir zeminde varlığını sürdürmektedir. En önemli sebep ise insan beynidir; kaotik ve şiddet dolu dönemlerde beyin, savunma veya saldırı refleksine dönerken belirsiz durumlarda kutuplaşma eğilimindedir.
Yani, binlerce yıl süresince insanlık yeni bilgiler ve beceriler kazanmış olmasına rağmen ahlaki ilerleme ve olgunluk asla bununla paralel gelişmemiştir; bilinç her zaman bu sürece eşlik etmemiştir.
“BİZ VE ONLAR” AYRIMI: SOSYAL KİMLİĞİN GÖLGE YÜZÜ
Psikolojik açıdan, insanlar kimliklerini şekillendirirken gruplara bağlılık geliştirmektedir. Henri Tajfel’ın sosyal kimlik teorisine göre, bu bağlılık hissi, "biz" grubunu üstün, "onlar" grubunu ise tehdit olarak algılamaya yöneliktir. Bu durum, ayrımcılığın ve ırkçılığın psikolojik temelini oluşturur. Toplumsal kriz dönemlerinde bu mekanizmalar daha da güçlenir çünkü zihin, tehditleri basitleştirerek kontrol etmeye çalışmaktadır.
SAVAŞ: YÖNETİLEN BİR ÇIKAR ARACI
Devletler düzeyinde savaş, çoğunlukla rasyonel olmayan fakat stratejik sebeplerle sürdürülmektedir. Silah sanayii, enerji kaynakları, siyasal güç ve ideolojik yayılma arzusu, savaşların altyapısını oluşturan sebeplerdir.
Fakat psikolojik boyutta savaşın sürdürülebilirliğini sağlayan unsur, toplumsal düşman hafızasının ve travmaların nesilden nesile aktarılmasıdır. Toplum, ancak düşmanla varlık kazanır.
TOPLUM: EŞİTLİK VE ÇARESİZLİK
Ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin artması, insanların güvenlik duygusunu yitirmesine yol açar. Bu durum, radikal ideolojilere, otoriter liderlere ve "bizden olan" gruplara sığınma ihtiyacını artırmaktadır.
Modern dünya, bilgiye erişim olanaklarını artırmakla birlikte, bu bilgiyi anlamlandıracak eğitim, etik duyarlılık ve empatiyi her bireye sunmak durumundadır.
PEKİ O GÜNLER GELECEK Mİ?
Her birey ve bu bireylerden oluşan insanlık halihazırda bulunduğu durum, insanın ve dünyanın mümkün olan tek versiyonu değildir; bizler ve insanlık çok daha farklı ve daha iyi bir yerde olabiliriz. İnsan ruhunun bugün bile yıkımlara yol açabilen karanlık eğilimlerine karşı en etkili savunma, insanın kendi potansiyelinde gizlidir: empati, eleştirel düşünme, bilgelik, etik sorumluluk ve vicdan.
İlerleme, yalnızca bilimsel verilere dayanarak değil; aynı zamanda "ne için" ve "neye doğru?" sorularını sorarak gerçekleşebilir. Barış bir hayal ise, onu gerçeğe dönüştürebilecek olan yine bireylerin bu yöndeki çabalarıdır. Lennon'un melodisinde yankılanan sözler bizimle kalıyor:
"Belki bana hayalperest diyorsun ama yalnız değilim. Umarım bir gün sen de bize katılırsın ve dünya bir olur." Bu sözler, hâlâ barışa inan tüm bireyler için bir davet niteliği taşımaktadır. Çünkü umudun her zaman bir hayal ile başladığını unutmamak gerekir.