İbrahim Uysal

Ankara'nın Başkent Oluşunun 102. Yılı: Tarihine Yolculuk!

Ankara'nın Başkent Oluşunun 102. Yılı: Tarihine Yolculuk!

Ankara'nın Başkent Oluşu ve Önemi

Millî Mücadele'nin merkez üssü olan Ankara, Anadolu'nun düşman işgalinden kurtarılmasının ardından 13 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olarak belirlenmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında ülkenin işgal edilmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Millî Mücadele'yi başlatmıştır.
Osmanlı Mebusan Meclisi, son kez 12 Ocak 1920'de İstanbul'da toplanmış ve 16 Mart 1920 tarihinde İngiliz kuvvetleri İstanbul'a girmiştir. Bu durum, Meclis'in faaliyetlerini sona erdirmiştir. Artık milletvekillerinin bir araya geleceği ve ülkenin yönetileceği yeni bir başkent ihtiyacı doğmuştur.
19 Mart 1920 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, bazı illere ve komutanlıklara "Türk milleti, kendi varlığını ve bağımsızlığını koruyacaktır" açıklamasıyla bir genelge göndermiştir. Bu genelgeden sonra Osmanlı Mebusan Meclisi'nin üyeleri Ankara'da toplanmaya başlamıştır.

Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'nın stratejik önemi, düşman işgali altındaki Geyve Boğazı, Kütahya ve Afyon gibi bölgelerle demir yoluyla bağlantılı olmasından ve muharebe imkânlarının yeterli olmasından kaynaklanmaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa, Temsilciler Kurulu üyeleriyle birlikte 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara'ya gelmiştir. Ankara'da halk ve Seğmenler tarafından büyük bir coşkuyla karşılanan Mustafa Kemal Paşa, burada Kurtuluş Savaşı'nın planlarını hayata geçirmiştir.
Düzenli orduların kurulmasına ilişkin karar, yine Ankara'da alınmıştır. Bu ordular, İnönü, Sakarya ve Dumlupınar'da düşman güçlerini büyük bir bozguna uğratmıştır. 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Kurtuluş Savaşı sona erdirilmiştir.

9 Ekim 1923 tarihinde Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, "Türkiye devletinin merkezi (idare merkezi) Ankara şehridir" ifadesini içeren tek maddelik bir yasa tasarısını Meclis'e sunmuştur.
10 Ekim'de İkdam gazetesinde yer alan habere göre, "saat 2'den 6'ya kadar süren toplantıda İsmet Paşa ve arkadaşlarının verdiği genelge doğrultusunda, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na 'Türkiye devletinin merkezi Ankara şehridir' maddesinin eklenmesinin kabul edildiği ve konunun bir sonraki gün Meclis'in genel toplantısında tekrar gündeme getirileceği" belirtilmiştir.
Aynı gün yayınlanan Tanin gazetesinde ise "Ankara Merkezi Hükümet" başlığı altında, fırka toplantısında Ankara'ya Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın adının verilmesi teklifinin, toplantıya başkanlık eden Mustafa Kemal Paşa tarafından gündeme alınmadığı bilgiye yer verilmiştir.
Yasa tasarısı 10 Ekim tarihinde Layiha Komisyonu'ndan, ardından aynı gün Anayasa Komisyonu'ndan hızlı bir şekilde geçerek 13 Ekim 1923'te Meclis Genel Kurulu'na sunulmuştur.
Tasarı, tartışmalar sonucunda oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Oturum Başkanı Ali Fuat Paşa'nın "oy çokluğu ile" demesine, bazı milletvekillerinin "oy birliği ile" itiraz etmesi üzerine, Ali Fuat Paşa "Efendim, kalkmayan el vardır. Oy birliği ile diyemem, gördüm, büyük çoğunlukla kabul edilmiştir." diyerek oturumu sona erdirmiştir.
Bu konu, "Ankara şehrinin Türkiye devletinin başkenti olmasına ilişkin Malatya Milletvekili İsmet Paşa'nın 2/188 sayılı yasa önerisi üzerine Anayasa Komisyonunca düzenlenen 10.10.1923 tarihli mazbata TBMM'nin 13.10.1923 tarihli 35. birleşiminin 2. oturumunda okunarak kabul edilmiştir. Bu karar, Ankara'nın, Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye'nin şehre gelişinden itibaren sürdürdüğü merkeziyet olma özelliğini başkent sıfatıyla taçlandırmıştır.
Bu metin, bir kanun değil, TBMM kararı olduğundan daha sonra Anayasa'da yer almıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, Ankara'nın başkent olmasının önemini Nutuk'ta, "Bütün düşünceler, yeni Türkiye'nin başkentinin Anadolu'da ve Ankara kenti olması gerektiğinde toplanıyordu. Coğrafya ve stratejik durum, son derece önemliydi. Devletin başkentini bir an önce belirleyerek iç ve dış kararsızlıklara son vermek büyük bir zorunluluktu." sözleriyle ifade etmiştir.